KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, geçtiğimiz günlerde Londra’da Kings College’de yapacağı konuşmayı engellemek isteyenlere, tokat gibi cevap verdi. Özersay “Tanısalar da tanımasalar da, beğenseler de beğenmeseler de biz bir devletiz ve varız, var olamaya da devam edeceğiz. Bizim de bu dünyada söz hakkımız vardır ve sesimizi kısmalarına izin vermeyeceğiz” dedi.
KKTC Cumhurbaşkanı adayı Özersay, “Farklı görüşlere, düşüncelere ve protesto hakkına saygı duyan birisiyim. Birilerinin hoşuna gitse de gitmese de, tanısalar da tanımasalar da biz bir devlet olarak varız. Tanınmıyor olduğumuz doğrudur ama biz bir devlet olarak varız. Parlamentosuyla, mahkemeleriyle, kabinesiyle, cumhurbaşkanı, seçimleri, polis gücü, yasalarıyla ve diğer tüm kurumlarıyla bir devlet olarak varız. Varız ve kimse bu gerçeği değiştiremez. Kimse benim bu tanınmayan devletin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olduğum gerçeğini değiştiremez. Tanınsak da tanınmasak da kimse benim bu devletin Dışişleri Bakanı olduğum gerçeğini değiştiremez, Kuzey Kıbrıs’taki seçmenler dışında; sadece onlar değiştirebilir. Kimseyi üzmek istemiyorum ancak ben KKTC’nin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanıyım. KKTC, Türkiye hariç uluslararası toplum tarafından tanınmıyor, doğru. Gerek devletimiz gerekse bağımsızlık deklarasyonumuza karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınmış kararlar olduğu doğrudur. Devletimizi ve Bağımsızlık Deklarasyonunumuzu geçersiz diye niteleyen kararlar vardır, doğru. Ancak bu, var olduğumuz gerçeğini ortadan kaldıramaz” şeklinde konuştu.
Kabile değil, Devlet’iz
Protestoların belirli mihraklar tarafından yönlendirildiğini belirten Kudret Özersay, “Biz bir kabile değiliz, bizim bir anayasal düzenimiz ve bir devletimiz vardır. İnsanlık tarihinde, Birleşmiş Milletler’in meşru olmayan Chiang Kai-shek hükümetini Çin kıtasının hükümeti olarak gördüğüne tanıklık ettik. Yine aynı Birleşmiş Milletler’in İsrail devletinin yasa dışı ve meşru olmayan hareketlerini kınamakta sınıfta kaldığını gördük. Birleşmiş Milletlerin bu tavrı Çin Halk Cumhuriyeti hükümetini meşru olmayan bir hükümete dönüştürememiştir. İsrail’in yapmış olduğu gayrı yasal hareketleri de meşrulaştıramamıştır. Özetle söylemek gerekirse, Birleşmiş Milletler’in kendisi meşruiyetin ya da gayrı meşruluğun kaynağı olamaz. Bu özellikle tanınma eylemi için geçerlidir ve bunu size bir Uluslararası Hukuk profesörü olarak söylüyorum. Tanıma veya tanımama uluslararası politikada belirli bir dönemde var olan güç dengesi ve ulusal çıkarlarla ilgilidir. Bir devletin resmi adı ya da benim gibi bir kişinin resmi sıfatı, kışkırtıcı ya da saldırgan görülmemelidir. Tanımazsınız saygı duyarım. Ama ben de başkalarının bizim varolma talebimize saygı duymasını beklerim. Sesimizin duyulmasını istiyoruz ve sesimizin duyulmasını hak ediyoruz. Bu bizim hakkımızdır. Kıbrıs adasında ve etrafında aşırı milliyetçi ve mantık dışı söylemlerle bırakın Kıbrıs sorununu çözmeyi huzurlu bir ortamı yaratmamız bile mümkün değildir. Çünkü çoğu zaman o söylemlerin esiri olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırsınız. Bu tür tepkilere alıştık artık, ama mücadelemizden hiç vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz. Üniversite yönetimine ve organizasyonu yapan Türk öğrenci topluluğuna Kıbrıs Türk halkının davasına sahip çıktığı için değil düşünceyi ifade özgürlüğüne sahip çıktığı için teşekkür ediyorum. Nefreti bertaraf eden böylesi çağdaş yaklaşımlara çok ihtiyacımız var, hele de 21. Yüzyılda” dedi.