Hatay, 6 Şubat gecesi yaşanan depremde en büyük hasarı aldı. Yaraların sarılmaya çalışıldığı kentten yaklaşık 700 bin kişi başka şehirlere göç etti. Ancak tamamı ilk fırsatta kentlerine geri dönmek istiyor. Bir grup Hataylının sosyal medyada açtığı “Buradayız Hatay” hesabı ise derneğe dönüştü. Derneğin kurucularından Derya Gümüş Türkoğlu, deprem anına kadar gündelik sorunları dışında Hatay’da mutlu bir hayat sürdüklerini anlatarak, o gece yaşadıklarını şöyle ifade ediyor:
GÜN HİÇ AYDINLANMADI
“Evliyim, iki çocuğum var. 46 yaşındayım. Oğlum 17, kızım 10 yaşında. Deprem anında eşime kızıma ve oğluma sarıldım. O apartmandan çıkabildiğimize şükrediyoruz. Apartman tanınmaz hale geldi ama görevini yaptı ve yıkılmadı, ağır hasar aldı. Evden kendimizi kurtarıp karşı binanın tek kat haline geldiğini gördüğümde olayın boyutunu anladım. İşyerim yıkıldı. Cehennem gibi bir geceydi. O gece, gün aydınlanacak ve sevdiklerimizi göreceğiz, toparlanacağız diye düşünüyorduk. Ancak o tarihten beri gün bizim için aydınlanmadı. Dostlarımızı, sevdiklerimizi, akrabalarımızı kaybettik. Türkiye’de çok güzel yürekli insanlar var. Onlar bizi hayatta tutmak için büyük bir umuttu ama ne kadar umutlara tutunsak da biz o tarihte kaldık”
ÇARESİZLİKTEN GİTTİLER
Türkoğlu, “Hatay’dan herkesin gitmesi bizi çok endişelendiren bir durumdu” diyerek şöyle devam ediyor: “Bizim bir köy evimiz var ve o köy evinin önüne çadır kurduk. İnsanlar evlerinden çıktığında gidecek hiçbir yerleri yoktu. Buradan giden kimse, bu şehri bırakıp gidelim diyerek gitmedi. Çaresizlikten bu şehri terk etti insanlar. Benim dershanemin çalışanlarını düşünün, işini kaybetti, evini kaybetti. Hataylıların hepsinin gönül bağı baki ama tekrar fiziki bağını kurabilmek için işyerlerinin tekrar toparlanması lazım. Biz şunu biliyoruz; Hataylılar ilk fırsatını bulduklarında şehirlerine geri dönecekler ama bizim bunu hızlandırmak için bir şeyler yapmamız lazım”
BURADAYIZ HATAY
Bu fikirlerle “Buradayız Hatay” isimli oluşumu kuran Türkoğlu: “İlk günlerde kardeşim Mehmet Ali Gümüş ile birlikte su ve çocuklara okul kitabı konusunda yardım toplamaya başladık. Ancak şehir tamamen yok olmuştu. Biz Antakyalıların pek çok farklı kültürel değeri vardır. Örneğin içtiğimiz kahve Hatay usulü öğütülmüştür, kaynatılmıştır ve çay bardağında içeriz. Kardeşim sosyal medyada bu kahvenin bir yerde satıldığını paylaşınca Antakyalılardan yüzlerce mesaj aldık, ‘Çok özledik’ diye. Bizi biz yapan ufak detaylardır. Yaşama dair basit ipuçlarının ne kadar değerli olduğunu fark ettik. ‘Hayat yavaş yavaş filizleniyor’ diyerek bunları paylaşmaya ve haber vermeye başladık. İnsanlar kahvecinin, künefecinin, baharatçının açıldığını görünce daha çok umutlandı. Mallarını kurtarabilmiş esnaf bazen konteynerde bazen kaldırımda tekrar satış yapmaya başladı. Hatay’daki normalleşmenin esnaftan ve eğitimden başlayacağına inandık. Sosyal medya hesabımız ‘Buradayız Hatay’ dan yardımseverler ve esnaf arasında bir köprü görevi üstlendik. Bir şehri şehir yapan ayakkabıcı, terzi, dershane, bakkal, kumaşçı. Biz onları geri döndürürsek, Hataylıların geri dönmesine yardımcı olacak bir ortama katkı sunabileceğimizi düşündük”