TİMBİR Başkan Vekili Avukat Cüneyd Altıparmak yargılama süreci ile ilgili önemli tespitlerde bulundu. Av. Altıparmak, STAR gazetesinde yayınlanan köşe yazısında, konuyu detaylarıyla okuyucularına aktardı ve çözüm önerileri sundu. STAR Gazetesinde yayınlanan köşe yazısını sizlere aktarıyoruz:
Yargılamaların makul sürede sonuçlandırılması bir hak. Devletler bunun için önlem almak zorunda. Türkiye’de dava sayısı 8 milyon, soruşturma dosyası ise 11 milyon civarında. 35 milyon kadar da icra dosyası var. Toplam 55 milyon dosya var. Buna karşılık Türkiye’de 15300 hâkim ve 7400 savcı bulunuyor. 18 yaş üstü 64 milyon kişi var ve neredeyse hepsi; sanık-müşteki, davalı-davacı, borçlu-alacaklı veya tanık olarak adliye ile irtibatlı. Bu yük, makul sürenin başlıca nedeni. Anayasa’ya göre yargılamanın tarafsızlığı ve doğruluğu kadar “en az giderle ve süratle” sonuçlandırılması da önemli. Makul süre konusunda AYM ilginç bir karar verdi. Bu karar, yargıda bir dönüşüm zorunluluğuna işaret ediyor. Gelin birlikte meseleyi irdeleyelim.
AYM’nin kararı
AYM, dört gün önce ilan ettiği Altıntaş (B.2023/18536) kararında şöyle dedi: “Makul sürede yargılanamadığı iddiası ile gelen başvuruların fazlalığından dolayı AYM olarak diğer bireysel başvuru dosyalarını makul sürede inceleyemez hale geldim, makul sürenin aşılmasına ilişkin kriterler pilot kararlar ile oturmuş durumda, bundan sonrasına Tazminat Komisyonu baksın”… AYM bu dosyalarda “başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi” sebebiyle düşme kararı vereceğini de ilan etti (İçT.m.80). Bu, AYM’nin ortada bir hak ihlali görmediği anlamına gelmiyor. Bilakis kendisini de aşan düzeyde bir duruma işaret ediyor…
Tazminat Komisyonu
Komisyon, AİHM’de hak ihlali iddialarının tazminat ödenerek çözümü için yetkili. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası da bu kapsamda pek tabi. Kanuna eklenen bir geçici madde ile AYM’deki derdest başvurular da Komisyon’un kapsamına alınmış. Ancak AYM’nin vereceğini ilan ettiği “düşme kararı” üzerine Tazminat Komisyonu’ndan ilgililerin talep hakkı olabileceğini kanuna derç etmek gerekiyor ki boşluk ve tartışma olmasın. Peki Komisyon ne yapacak başvuru olursa? AİHM ve AYM’nin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle makul sürede bitirilmediği anlaşılan davalar için başvuranlar lehine tazminata hükmedecek. AYM’nin düne kadar yaptığını yapacak yani…
Alternatif çözüm!
AYM’nin, Komisyon’a yani alternatif çözüm yoluna yaptığı vurgu önemli! Zira makul sürede yargılama yapılamamasının en büyük sebebi, yargının anlamsız bir iş yüküne tabi tutulması. AYM de bundan muzdarip… Tahkim, uzlaştırma ve arabuluculuk en bilinen alternatif çözüm yollarımız. Bunlar içinde en önemlisi arabuluculuk bence. 04.10.2023 itibarıyla 4,5 milyon dosyanın 3 milyonu anlaşma ile sonuçlanmış. Kira dava sayısı 01.09.2023’e kadar 135 bin dolayında. Ağustos ayındaki dava sayısı 21 bin iken 12.10.2023 itibarıyla -yani kira arabuluculuğunun devreye girişinden bugüne- açılan dava sayısı 3015 adet. Sadece kira bahsinde değil, iş dosyalarında büyük bir azalma var. 2017 yılında iş davası sayısı 270 bin. Şimdi derdest dosya sayısı 230 bin. EYT, pandemi ve ekonomik sorunlar nedeniyle açılan davalara rağmen sayı 40 bin azalmış. Demek ki iş konusunda 1 milyona yakın dosya ile uğraşacaktı adliyeler.
Ne yapmalı?
Hâkim ve savcı sayısını arttırma veya yeni mahkemeler kurmak ile sorun çözülmez. Mahkeme kurmak pahalı bir iş. Arabuluculuk ile devlet bu maliyete girmiyor. Arabulucudan vergi tahsil ediyor. Arabulucuya ödediği ücreti de dava sonunda haksız çıkandan alıyor. Bu verilere göre devlet yargısal bir sorunu karlı çıkarak çözüyor. Bu alanı tahkim etmek, yargılama sürelerini makul seviyeye çekebilir. İki şey yapmak gerekiyor: Birincisi arabuluculuğu merkezler kanalı ile yürütmektir. İkincisi ise arabuluculuğun sahasını genişletmektir. Böylece ciddi bir kurumsal dönüşüm sağlayabiliriz ve zamanla “makul süre” sorunumuz kalmaz.