Çevre Koruma Derneği İskenderun Şube Başkanı Nermin Yıldırım Kara, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla, Çevre Koruma Dernekleri platformu adına ortak bir açıklama yaptı. Açıklamasında, günümüz ve gelecekte oluşabilecek çevresel tehlikelere dikkat çeken Kara, çözüm önerilerine de aynı açıklamada yer verdi. Nermin Yıldırım Kara’nın açıklaması aynen şöyle: “Küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerin başında gelen Ülkemizde, acil önlemlerin alınması gerektiği ortadadır. Bu önlemlerin başında, küresel ısınmanın nedeni sayılan olan karbondioksit salınımının azaltılması gelmektedir.
Önceliği enerji tasarrufu ve doğa dostu teknolojilerin teknolojilerinin kullanılacağı Ulusal Enerji Master Planı yapılmalı ve uygulanmalıdır. Sularımızın ticarileşmesine sağlayan neden olan ve doğa katliamına dönüşen HES yatırımları derhal durdurulmalıdır.
Teknolojisi, hammaddesi ve çalışacak personeli dış ülkelerden sağlanacak olan, enerjide dışa bağımlılığımızı daha da arttıracak, teknoloji transferini yasaklayan, kamu kaynaklarımıza, ekosistemimize ve sağlığımıza zarar verecek, ülkemizi nükleer atık deposu haline getirecek olan Akkuyu, Sinop ve İğne ada Nükleer Santral projelerinden derhal vazgeçilmelidir. Küresel ısınmayı arttıran hava, toprak ve su kirliliğinde çok önemli payı olan karbon ve zehirli gazların emisyonları çok fazla olan, mevcut Termik Santraller kapatılmalı, yeni termik santrallerin yapımına izin verilmemelidir. Küresel ısınmanın Karbondioksitin en önemli üretim nedenlerinden kaynaklarından biri olan ulaşım sistemimiz, toplu ulaşımı hedef alan biçimde yeniden ele alınmalı, Ulusal Ulaşım Master Planı yapılmalı, demiryolu ve denizyolu taşımacılığına yönelik yatırımlar sağlanmalıdır. Bu amaçla her ilimize ve ilçemize yük taşıması için normal rayların yanında seyahatler için gelişmiş ülkelerdeki gibi hızlı trenler yaşama geçirilmelidir. Denize kıyısı olan her beldenin deniz yoluyla yük ve seyahat amaçlı ulaşımları teşvik edilmeli yeni projeler üretilmelidir. Kent içinde bisiklet kullanımını sağlıklı ve verimli bir ulaşım modeli olduğunun kabul edilerek desteklenmelidir. Üretilen hemen her türlü ürün, mal ve hizmetin temel enerji kaynağı elektrik ve petrol olduğu kabul edilirse, satın aldığımız her şeyin, küresel ısınmaya neden olan enerji kaynaklarıyla üretilerek bize ulaştırıldığı bilinmelidir. Bu kapsamda, önemli boyutta artan tüketim hacmimizi sınırlandırmadan küresel ısınmanın önüne geçilmesi olanaksızdır. Tüketim çılgınlığının önlenmesi ve herkesin aşırı tüketimden kaçınması için eğitici çalışmalar yapılmalı ve gerekli yasal mevzuat oluşturularak maddi yaptırımlar devreye sokulmalıdır. Teknolojik ürünlerin, garanti süresi dışında da ucuz ve hızlı bir biçimde onarılması için gerekli yasal mevzuat acilen oluşturulmalıdır. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı özendirilmeli ve arttırılmalıdır. Toprağın korunmasını hedef alan ulusal planlar yapılmalı, Toprak Koruma Kanunu yeniden düzenlenmelidir. Ormanlar korunmalıdır, yeşil alanlar arttırılmalıdır, Milli Parklar korunmalı, erozyon ve çoraklaşma önlenmelidir. I. Derece tarım alanlarımız üzerine kentleşme ve karayolu yatırımlarına izin verilmemelidir.
Tehlikeli ve çok tehlikeli atık bildirimleri zorunlu hale getirilmeli ve atık yok etme maliyetleri topluma ödettirilmemelidir. Tarımda Ekolojik Tarım uygulamalarına geçilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalı, bunun için bilinçsiz sulamanın, kimyasal gübre, GDO lu ve hibrit tohum kullanımının önüne geçilmelidir. Tarımsal üretim ve tüketim kooperatifleri arttırılmalıdır. Meralar korunmalı, bunun için mera kanunu yeniden düzenlenmelidir. Yerli hayvancılığın geliştirilmesi ve hayvancılık tarımı teşvik edilmelidir. Vahşi sulamanın önüne geçilmeli, Yağmur suyunun sulamada kullanımının sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Balık çiftliklerinin kurulumuna izin verilmemeli, doğal balıkçılık üretimi arttırıcı önlemler alınmalıdır. Vahşi balıkçılığın yapılması engellenmelidir. Tarımımızı dışa bağımlılıktan kurtaran ve tarımda ülkemize yeten politikalar uygulanmalıdır. Halkın güvenli ve sağlıklı suyun içilmesi için şehir suyu şebeklerinden temiz suyun içilmesi sağlanmalıdır, insan sağlığını olumsuz etkileyen Pet şişelerden suyun içilmesi yasaklanmalıdır. İçme ve musluk (şebeke) suyunda ağır metal ve zirai ilaç vb kalıntısı analizlerinin şeffaflaştırılması ve kamusal araçlarla her ay en az bir kez yayınlanmalıdır. Atık sanayi sularının sadece biyolojik değil aynı zamanda kimyasal arıtma yapılmadan doğal su ve topraklara verilmesi önlenmelidir. Yer altı su aküferlerimiz (yer altı su havzası) kirlenmeden korunmalıdır. Sularımızın tasarruflu kullanılması için gerekli düzenlemeler ve eğitici programlar yapılmalıdır. Yeniden kullanım ve geri dönüşüm projeleri uygulanmalıdır. Sulak alanlar ve su kaynakları acilen koruma altına alınmalıdır. Denizlerimizi korumak için Şehirlerde kanalizasyon arıtım sistemleri yapılmalıdır. Deniz taşımacılığında kullanılan gemilerin atıklarının denizlere boşaltımları ve Vahşi balıkçılığın yapılması (Bu tümce bir önceki paragrafa nakledildi) engellenmelidir. Şehirlerde Hava Kirliliği Haritaları oluşturulmalıdır. Sanayi kuruluşları yerleşim yerlerinden uzak kurulmalıdır. Enerji etkin ve verimli kullanılmalıdır. Kirletici teknolojilerin kurulmasına izin verilmemelidir. Mevcut Sanayi kuruluşlarının emisyonları uluslararası kriterlere göre denetlenmelidir. Toplu taşıma teşvik edilmelidir. Maden ve taş ocaklarının bilimsel, planlı olarak ve doğa koruma alanlarından ve yerleşim merkezlerinden uzak işletilmesi sağlanmalıdır. İşletme süresi sonunda işletme alanının yeşillendirilmesi (iyileştirilmesi-rehabilitasyonu) sağlanmalıdır. Devlet eliyle yapılan kömür yardımlarının iyi nitelikli olmalı veya ısınma amaçlı yardımların havayı kirletmesinin önüne geçilmesi için politikalar geliştirilmelidir. Ağır ve hava kirliliği emisyonlarına neden olan sanayi tesislerinin yerleşim yerlerinin hâkim rüzgârları üstüne kurulması yasaklanmalıdır ve Kent imar planlarının hâkim rüzgâr yönlerini ve cadde genişliğini hesap ederek yapılması sağlanmalıdır. Hava kirliliğini izleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığının her yıl kış sezonundan bir ay önce (ekim ayında) TBMM’ne Türkiye Hava Kirliliği raporu sunmalıdır. Var olan mevzuatın yaşama geçirilmesi, eksiklerinin tamamlanması, bir ulusal eylem planına entegre edilmesi gerekmektedir. Biyoçeşitliliğin korunması için acil önlemler alınmalıdır”